29 Şubat 2008 Cuma

köpek resimleri ve bilgileri

Köpekler oldukça duyarli kulaklarini sesin geldigi yöne dogru çevirerek bulunduklari ortamda duymak istedikleri sesleri analiz ederler. Bunu yapabilmek için tek kulaklari dahi yeterlidir. Belirli frekanslara kadar, insan ve köpekler iyi duyarlar, ancak köpekler insanlarin duyamayacagi yüksek frekanstaki sesleri de duyabilirler. Köpekler, dalga frekanslari 20.000-100.000 titresim/s olan sesleri duyabilme yetenegindedirler. Hâlbuki insanlarda bu rakam maksimum 20.000 titresim/s'dir.
Bu özelliklerinden dolayi köpekler, piyasada satilan, insanlarin duyamayacagi ultra dalga-düdük seslerine yanit verebilmektedir. Köpeklerdeki bu üstün duyma kabiliyeti Allah'ın eşsiz yaratmasının bir delilidir.




Köpek ve kediler, 1/8-1/10'luk ses tonlarini ayirt edebilirler. Duymada maksimum frekans esigi 60-65 kHz'dir. Ancak en gerçekçi olarak duyabildigi frekanslar 41-47 kHz'dir. Bu hayvanlar 10 oktavi rahatlikla duyabilirken, bazi insanlar ancak 8 oktavi duyabilmektedir.

6- Kulak Kepçesi
Köpekte kulak kepçesinin yönü, ses dalga merkezinin bulundugu yöne dogrultulur. Seslerin duyulmasi için kulak kepçesinin hareketli olmasinin gerekli olup olmadigi tartisilmaktadir. Kepçe, gelen sesin spektrumunu yansitmak üzere burusuk bir yapidadir. Bu sayede ses kaynaginin uzakligi ve yeri saptanir. Bu islemlerde, beyinde kompleks bir mekânizmayla, kulak kepçelerinin hangi açiyla, ses dalgasinin yayildigi kaynaga çevrilecegi hesaplanmaktadir.
Kulagin sekli her köpek irkinda, o irkin özelliklerine uyum saglayacak sekilde yaratilmistir. Bu sekil farkliliklarinin duyma yetenegi üzerinde ne gibi etkiler yaptigi yeterince acik degildir. Vücut büyüklügüne oranla farkli olan kulak zari büyüklügünün, duyma yetenegini etkiledigi düsünülse de bunun aksini ispatlayan arastirmalar yapilmistir. Bir arastirmada kanis irki köpeklerle Saint Bernard irki köpeklerin duyma yetenegi arasinda fark saptanmamistir. Ancak muhtemelen ses kaynaginin yerini saptamada kulak kepçesinin rolü oldugu düsünülürse, köpek irklari arasinda kulak kepçesinin sekil ve dikligindeki farkliliklarin önemli oldugu söylenebilir.



7- Terleme
Çogu memeli gibi köpekler de bazi fiziksel fonksiyonlar sayesinde vucut isilarini kontrol edebilme yetenegine sahiptirler. Termoregülasyon olarak adlandirilan bu yetenek sayesinde köpekler degisik iklim ve hava sartlarina uyum saglayabilirler.
Çogu memeli terleme yoluyla vucut isisini dengeler. Ancak köpek derisinde ter bezleri olmadigi için onlar sik nefes alarak isiyi dengelerler. Bu sekilde daha çok oksijen solur ve buharlasmayi haliyle serinlemeyi çabuklastirir.

Ayrica derileri vasitasi ile de isiyi kontrol edebilirler. Soguk havalarda kürklerini kabartarak sicak havayi hapsederler. Sicak havalarda ise kürk deriye yakin tutularak sicagin etkileri azaltilir.

8- Dokunma
Köpeklerde en duyarli bölgeler, agiz ve burun çevresidir. Patilerdeki duyarlilik diger etçillere göre daha zayiftir. Bu tür duyusal özellikler beynin serebral korteks adlı bölgesinin yapisiyla alâkali olup, bu bölgede ayaklar için ayrilan alan köpekte %20, kedide ise %30'dur.



Diger etçillerde oldugu gibi, duyu sinirleri daha çok burun uçlari, biyik ve biyik diplerinde bulunur. Biyiklar kati yüzeylere dokundugunda, bu maddeler hakkinda beyne bilgi iletilir; bu özellik, hayvanin karanlikta manevra yetenegini artirir. Ayrica biyiklar kompleks bir madde koklanirken de beyne bilgi saglar. Bunlar, hareketli nesnelerin titresimlerini de algilayabilirler. Ancak bu yetenek kedilerde daha fazladir.
Köpekler kafalarini iyice yere yakinlastirmis vaziyette ayak izlerini koklarken, çene altindaki interramal killardan ve çene alti koku bezlerinden yararlanirlar, bunlar ayni zamanda kafanin yere çarpmasini önler. Bu killara sahip olmayan kediler kafalarini yerden yukarida tutarlar. Kulagin önünde ve altinda bulunan killar, büyük deri bezlerine yakindir ve bu nedenle, koku yayma gibi ek bir görev alirlar.
Killar tarafindan alinan mesajlar, kil köklerinde bulunan mekanoreseptörler tarafindan beyne iletilir. Farkli yapisal niteliklere sahip olan bu reseptörler derinin üzerinde yayilmis olarak bulunur. Isi farkliliklari da mekanoreseptörler tarafindan algilanabilir. Ancak isi algilamada esas sorumluluk termoreseptörlerdedir. Soguk ve sicagi algilayan reseptörler -30° C ile +40° C arasindaki isiya duyarlidirlar. Köpegin dudaklarinda, kedilerde olmayan maksimum 35° C'de islev gören bir reseptör daha vardir, ancak görevi bilinmemektedir.
Açiktir ki dogada karsimiza çikan her canli ve bu canlilarin sahip oldugu özellikler üstün bir Yaratici'nin varligini açikça göstermektedir. Iste o Yaratici, sonsuz sefkat ve merhamet sahibi olan Allah'tir.
alıntı

Kuslarin sürüngenlerden evrimlestigini iddia eden evrim teorisi, bu iki ayri canli sinifi arasindaki dev farklari asla açiklayamamaktadir. Kuslar; içi bos hafif kemiklerden olusan iskelet yapilari, kendilerine özgü akciger sistemleri, sicakkanli metabolizmalari gibi özellikleriyle sürüngenlerden çok farklidir. Kuslarla sürüngenlerin arasina asilmaz bir uçurum koyan bir baska özellik ise, tamamen kuslara has bir yapi olan tüylerdir.
Tüyler kuslari bu kadar ilginç kilan estetik unsurlardan en önemlisidir. "Tüy gibi hafif" sözü tüyün o zarif yapisindaki mükemmelligi açiklar niteliktedir.
Temelde protein yapisina sahip olan tüyler keratin adi verilen bir maddeden yapilmistir. Keratin, derinin alt tabakalarindaki yasli hücrelerin besin ve oksijen kaynaklarindan uzaklasarak ölmesi ve yerlerini genç hücrelere terk etmesi sonucu olusan sert ve dayanikli bir maddedir.
Kus tüylerindeki tasarim hiçbir evrimsel süreçle açiklanamayacak kadar komplekstir. Ünlü kus bilimci Alan Feduccia, "tüylerin her özelligi aerodinamik fonksiyona sahiptir. Hafiftirler, kaldirma kuvvetleri vardir ve kolaylikla eski biçimlerine dönebilirler" der. Feduccia, evrim teorisinin çaresizligini ise söyle kabul eder:
Uçmak için böylesine tasarlanmis bir organin, nasil olup da ilk basta baska bir amaca yönelik olarak ortaya çiktigini anlayamiyorum.



Tüylerdeki bu tasarim, evrim teorisini ortaya atan Charles Darwin'i de çok düsündürmüs, hatta tavus kusu tüylerindeki mükemmel estetik kendi ifadesiyle Darwin'i "hasta etmis"ti. Darwin, arkadasi Asa Gray'e yazdigi 3 Nisan 1860 tarihli mektupta "gözü düsünmek çogu zaman beni teorimden soguttu. Ama kendimi zamanla bu probleme alistirdim" dedikten sonra söyle devam ediyordu:
��Simdilerde ise dogadaki bazi belirgin yapilar beni çok fazla rahatsiz ediyor. Örnegin bir tavus kusunun tüylerini görmek, beni neredeyse hasta ediyor. �


6- Tüycükler ve Çengeller
Eger bir kus tüyünü mikroskop altina alir ve incelersek, karsimiza olaganüstü bir tasarim çikar. Tüylerin ortasinda hepimizin bildigi uzun ve sert bir boru vardir. Bu borunun her iki tarafindan yüzlerce tüy çikar.
Boylari ve yumusakliklari farkli olan bu tüyler kusa aerodinamik özellik kazandirir. Ancak daha da ilginç olani, bu tüylerin herbirinin üzerinde de, "tüycük" denilen ve gözle görülemeyecek kadar küçük olan çok daha küçük tüylerin bulunmasidir. Bu tüycüklerin üzerinde ise "çengel" adi verilen minik kancalar vardir. Bu kancalar sayesinde her tüycük birbirine sanki bir fermuar gibi tutunur. Bu muhtesem yaratilisi daha yakindan görmek için turna kusunun tüylerinin yalnizca birisini ele alalim. Bu tek tüyün üzerinde, tüy borusunun her iki yaninda uzanan 650 tane incecik tüy vardir. Bunlarin her birinde ise 600 adet karsilikli tüycük bulunur. Bu tüycüklerin her biri ise, 390 tane çengelle birbirlerine baglanir. Çengeller bir fermuarin iki tarafi gibi birbirine kenetlenmistir. Birbirine çengellerle kenetlenen tüycükler, o kadar bitisiktir ki, duman üflendigi takdirde bile aralarindan geçemez. Çengeller herhangi bir sekilde birbirinden ayrilirsa, kusun bir silkinmesi veya daha agir hallerde gagasiyla tüylerini düzeltmesi tüylerin eski haline dönmesi için yeterlidir.
� Kuslar hayatlarini devam ettirebilmek için tüylerini daima temiz, bakimli ve her an kullanima hazir tutmak zorundadir. Tüylerin bakimi için kuyruklarinin dibinde bulunan yag keselerini kullanir. Gagalariyla bu yagdan bir miktar alarak, tüylerini temizler ve parlatir. Bu yag, yüzücü kuslarda, suyun içinde veya yagmur altindayken suyun deriye ulasmasina engel olur. Dahasi kuslar tüylerini kabartarak, soguk havalarda vücut isilarinin düsmesini engeller. Sicak havalarda ise tüylerini vücutlarina yapistirarak, vücutlarinin serin kalmasini saglar.




Vücudun çesitli yerlerinde bulunan tüylerin her birinin görevi farklidir. Kusun karnindaki tüyle kanat ve kuyruk tüyleri birbirinden farkli özelliklere sahiptir. Büyük tüylerden meydana gelen kuyruk tüyleri dümen ve fren görevini yerine getirir. Kanat tüyleri ise, kanat çirpma esnasinda açilarak yüzeyi genisletecek ve kaldirma kuvvetini artiracak bir yapidadir. Kusun kanadini asagi dogru çirpmasi sirasinda, tüyler birbirlerine yakin duruma gelerek, aralarindan hava sizmasi engellenir. Kanatlarin yukariya dogru kalkisi esnasinda ise tüyler iyice açilarak aralarindan havanin geçmesine elverisli bir pozisyon alir. Kuslar, uçabilme yeteneklerini koruyabilmek için belirli dönemlerde tüy döker. Yipranmis ya da yirtilmis büyük tüyler, görevlerini tam olarak yerine getiremedikleri için hizla yenilenir.
alıntı

Görme duyulari, en gelismis duyularidir: Kediler, özgür yasamlarinda, daha çok geceleri avlanirlar; gözleri ag tabakasinin arkasinda bulunan ve "tapetum" denilen bir yansitici tabaka araciligiyla, ag tabakadan geçen isik miktarini artirabilme yetenegini tasir.
Kedi, duran seylere oranla, hareket halindeki seyleri daha iyi görebilir. Özellikle uzaklik kestirmede çok ustadir ve bu yetenek, yiyecegini avlanma yoluyla saglayan her hayvan için çok önemlidir. Kedilerin göz rengi degisik olabilir; öte yandan, kedilerin renk körü oldugu, yalnizca kursuninin çesitli tonlarini seçebildigi sanilir.
Bizim hiçbir sey göremeyecegimiz kadar karanlikta çok rahat hareket edebilirler, herhangi bir seye çarpmadan dolasirlar.Gözlerini hiç kipirdatmadan bir nesneye saatlerce bakabilirler.
Kedinin görüs açisi 185 derecedir.




2- Duyma
Kedinin isitme duyusu çok keskindir. Insan kulaginin duyabildiginden çok daha yüksek frekanstaki sesleri rahatça isitir. Dis kulagin biçimi ve dik durmasi, hareketli olmasi, hayvanin her sesi yakalamasina olanak verir.
3- Diğer Bazı Özellikleri
Duymayla ilgili 30 kasi vardir, insanlarda bu rakam 6'dir. Sadece kulaklarini çevirerek sesin nereden geldigini , ne sesi oldugunu, hangi mesafede oldugunu anlayabilir.
Dogduklarinda kedi yavrulari kör ve son derece savunmasizlardir. Yaklasik 100 gr agirligindaki bu minik yavrulara bakabilmek için anne kedi çok az uyur. Sürekli, yavrularinin sicak kalmalari ve aciktiklarinda her an süt emebilmeleri için karnina yakin bölgelerde durmalarini saglamaya çalisir. Ilk hafta gözleri kapali olmasina ragmen yavrular süt içecekleri yeri bulmakta hiç zorluk çekmezler. Dokuz gün sonra yavrularin gözleri açilir. Annenin sütü yavrularin büyümesi için tam gereken özelliklerdedir. Her türlü besin açisindan zengindir, ayrica yavruyu hastaliklardan koruyan özel bazi kimyasallar da bu sütte bulunur. Yavru kediler yaklasik sekiz hafta sonra kendilerine bakacak duruma gelirler. Ancak bu süre geçene kadar anneleri büyük bir ihtimamla yavrulariyla ilgilenir. Onlari daha güvenli gördügü yerlere özenle tasir.


Ayrica, kedilerin gözlerinde insanlarin gözlerinde bulunmayan bir tabaka vardir. Bu tabaka, retina tabakasinin hemen arkasindadir. Retinadan geçip buraya gelen isik tekrar retinaya dogru yansir. Iste, bu tabaka isigi geri yansitabildigi için retinadan iki kere isik geçmis olur. Bu sayede kediler çok az isikta, hatta insan gözünün göremeyecegi kadar karanlik ortamlarda bile gayet iyi görür.
Kedilerin patileri tehlike anlarinda yirtici bir pençeye dönüsürler. Bunlari tehlikeli hale getiren, içlerinde sakladiklari sivri ve keskin tirnaklaridir. Tehlike anlarinda bu tirnaklari disari çikarmak için yaptiklari hareket, ayni zamanda pençelerin yayilarak genislemesini de saglar.
Dört ayak üstüne düsmenin kedilerdeki gerçek sebebi onlarin düserken dengelerini saglamak için kuyruklarini kullanmalari ve gövdelerinin agirlik merkezini bu sayede degistirip, patileri üzerinde yere düsebilmeleridir.
Elbette ki kedilere düsme tehlikesi karsisinda bu koruyucu özelligi veren, sonsuz sefkat ve merhamet sahibi olan yüce Rabbimizdir.
alıntı






















alıntı

yılan

yılan ve avı

yılan resimleri

yılan resimler

yılan fotoğrafları
alıntı

Arkadaşlar japon beslemek bence bir ayrıcalıktır ben uzun zamandır bu balıkları besliyorum ve sizlerle tecrübelerimi paylaşmak istedim.
Arkadaşlar japon akvaryumunda eğer güzel bir akvaryum olmasını istiyorsanız şartlardan biri illaki balıklarınız sağlıklı olmalı.Diğer şart ta balıkların yaşadığı ortamın sağlıklı olması.
Size öncelikle balık sağlığını bildiklerim kadarıyla anlatmak isterim.
Balık sağlığı bir çok etkene bağlıdır.Ben size baştan sona bir akvaryum kurmayla başlıyacağım.
Akvaryumunuzu aldınız ve eve geldiniz.Büyük bir hevesle akvaryumunuzu kuruyorsunuz...Şimdi dikkat edilecek hususlar.
1-Akvaryumunuzun boyutlarını içerisinde beslemek istediğiniz balığa göre almalısınız.40 litrelik bir akvaryumda sağlıklı olarak sadece 2 balık beslenebilir. 200 litrelik bir akvaryum içinde ideal 10 balıktır.Ama dediğim gibi bu beslemek için. Yani balıkların rahat olacak şekilde.
2-Akvaryumunuza dış filitre kullanın.İç filitre akvaryumunuzun çabuk kirlenmesine sebeb olur.Bu yüzden sık su değiştirmek zorunda kalabilirsiniz.Ay da bir değiştirilen su bile japonlar için sık olarak değerlendirlir.Ayrıca dış filitre içerisindeki maddeler sayesinde suyun pH ve diğer değerlerini ayarlar.
3-Akvaryumunuzun içine dogada olmayan hiç bir şey koymayın.Yani plastik bitkiler,biblolar olmaz.Akvaryumunuz aksesuar olarak sadece kaliteli bir kum,canlı bitkiler ve midyelerden oluşmalıdır.
4-Akvaryumunuza kumu kaynar su ile yıkamadan koymayınız.İçerisinde mikrop varsa bu sayede ölür.
Şimdi akvaryumunuzu kurdunuz ve 3 gün geçti.sıra balık almaya geldi.Akvaryumunuza balık alırken asla koi almayın.Çünkü koi aldığınız zaman sadece kendi türleri ile yaşar.Yanına japon alırsanız japon a bir türlü dirlik vermez.
Akvaryumunuza japon alırken orta boy düz japon dan iki tane alarak başlayabilirsiniz.Çünkü akvaryuma aldığınız aslanbaş ve altınbaş japonlar hassas olacağından yeni akvaryum içerisinde ölebilirler.akvaryumunuza balıklarınızı aldınız ve geldiniz.KEİSiNLİKLE BALIKLARI HEMEN AKVARYUMA BIRAKMAYIN.BALIĞI POŞETİ İLE AKVARYUMUN ÜSTÜNE BIRAKIN VE BİRAZ ZAMAN GEÇSİN.Balığın olduğu poşeteki su ile akvaryumun suyunun ısılarının eşitlenmesi gerekiyor.
Eğer bu işlemi yapmazsanız balıklarınız akvaryumun dibine çöker ve biraz bekler.Bu da balığınızın mantar ve beyaz benek hastalığı olma ihtimalini artırıyor.Bu yüzden bu işlemi yapmanız şart. Pekii balığı nasıl seçeceksiniz:
Balık alırken önce balığın olduğu akvaryumda kesinlikle hasta balık olmayacak.Alacağınız balık hareketli olmalı,kuyruk ve yüzgeç bölgelerinde yırtık ve iz olmayacak.Kuyruklarında beyaz nokta,yırtık olan balıklar hastadır.Ayrıca bunlar olmadığı halde hareketsiz olan balık ta hastadır.
Akvaryumunuza asla elinizi sokmıyacaksınız ve sadece akvaryumu kurarken akvaryum ile sizin el ile temasınız olacak.
Akvaryumunuza belli aralıklarla su dengeliyecek ilaçlar vermelisiniz.
Balıklarınızın hasta olma nedenleri:
Japon balıklarının en çok hassas olduğu nokta sıcaklıktır. Yani akvaryum çok soğuk ya da çok sıcak olduğu zaman balıklarınız etkilenir ve hastalanır.
Balıklarınızın ölmesine neden olan bir diğer husus da fazla verdiğiniz yemdir.Yani balıklara günde üç ögün ve kaliteli ithal yemlerden vereceksiniz.Kaliteli olmayan yemler balıklarınızın renklerini kaybetmelerini,çabuk kabız olmalarına neden olur.Böyle bu durumda
a-Sıcaklığı artırabilirsiniz.
b-Ispanak,bezelye gibi yeşillik verebilirsiniz
c-Durum acil ise bir eczaneden laksefenol gibi kabızlık önleyici ilaç alıp ezip az bir yemle balıklarınıza verebilirsiniz.Bu durum da balıklarınızın hastalık durumu geçer.


NOT:Bu yazıyı ben Muhammed TÜFEKYAPAN tarafından kendi balığını tanıt bölümüne kendim yazdım bu yazı ile site yasal sorumlukluk taşımaz.
Bu bilgilerin hiç biri bilimsel değil hepsi tecrübe sonucu kazanılmış bilgilerdir.

22 Şubat 2008 Cuma

akvaryum balıkları


Biz çocuklar ne zaman evde kedi ya da köpek beslemek istesek genellikle ailemizden hayır cevabını alırız. Özellikle apartmanlarda yaşadığımız için köpek ya da kedi beslemek zordur, zahmetlidir. Onun yerine ailemiz bizi bir akvaryum dolusu balıkla ikna etmeye çalışır. Bizim her ne kadar aklımız kedi ya da köpeklerde kalmış olsa da renkli ve kendi halindeki balıklar da aslında iyi bir alternatif olabilir. Evde hayvan beslemek isteyenler bakımı kolay bir tatlısu akvaryumu oluşturabilirler.

Akvaryumu ve balıkları satın alırken dikkat etmemiz gereken birçok ayrıntı var; akvaryumun büyüklüğü, suyu, balıkların sayısı, bitkilerin çeşidi...

Akvaryum seçimi

Evcil hayvan satan çeşitli mağazalarda değişik boyutlarda ve şekillerde akvaryumlar bulmak mümkün. Kenarları silikonlanmış ve camları sağlam olanları tercih etmeniz de yarar var. İsterseniz çok büyük ve geniş bir akvaryum alarak pek çok sayıda balık, isterseniz de yuvarlak ve küçük bir akvaryumda tek bir balık besleyebilirsiniz. Bu tamamen sizin isteğinize kalmış. Bu arada bir tek balığın bir akvaryum dolusu balıktan daha kolay beslendiğini de gözardı etmemek gerek.

Akvaryumdaki balıkların rahat hareket etmeleri ve bitkilerin çürümemesi için boyutunun çok küçük olmamasına dikkat etmelisiniz. Bunun için en az 100-150 litre hacminde bir akvaryumu tercih edin. Balıklar ve bitkiler büyük akvaryumlarda daha sağlıklı yaşar ve büyürler.


Isıtcı ve Filtre

Akvaryumun sıcaklığını gerekli derecede sabit tutmak için iyi bir ısıtıcı kullanmalısınız. Genellikle 26°- 28° C su sıcaklığı akvaryumdaki balıklar ve bitkiler için uygun olacaktır.

Balıklarınızın sağlıklı bir ortamda yaşayabilmeleri için akvaryumunuzu temiz tutmaya özen göstermelisiniz. Filtre kullanarak akvaryum içindeki suyu temizleyebilirsiniz. Ancak ayda bir bu filtreyi de temizlemeyi unutmayın.

Akvaryumun suyu ve bitkiler

Akvaryumun içine dolduracağınız su, balıkların uzun ömürlü olmaları açısından çok önemlidir. İçinde bol miktarda klor bulunan şehir suları yerine temiz ve klorsuz su kullanmak gerekir. Akvaryumun suyunu iki haftada bir değiştirmelisiniz. Bu arada akvaryumun içine balıkların en önemli oksijen kaynağı olan bitkilerden de yeteri kadar koymayı ihmal etmeyin.




akvaryum balıkları

alıntı

21 Şubat 2008 Perşembe

platy resimleri ve bilgileri

SinonimPlatypoecilus maculatus, Poecilia maculataHabitatOrta Amerika'nın Atlantik tarafının tatlı sularıBoyErkekler 5cm, dişiler 6cm.Akvaryum suyupH 7.0 - 8.2, GH 10°-25° , 20°-26°CEn küçük akv.En az 40cm ve 20 litre. Yüzme seviyesiOrtaBakımıYeni başlayanlar için de uygunGörünüş:
Yuvarlak, küçük ve sevimli balıklardır. Canlı renkleriyle karma akvaryumlara renk katarlar. Seçici üretim yöntemleriyle çok çeşitli renkte ırklar türetilmiştir. Genelde en yaygın olanları kırmızı renklileridir.
Cinsiyet ayrımı:
Erkekler daha küçük ve canlı renklidirler. Ayrıca erkeklerin gonopodları vardır.
Beslenme:
Kaliteli kuru yemler, yosun.
Gerekli akvaryum şartları ve bakımı:
Hem kendi türleriyle, hem de diğer türlerle iyi geçinen barışçıl balıklardır. Bitkilendirilmiş, sakin ve küçük balıkların yaşadığı her türlü karma akvaryuma kolaylıkla uyum sağlayabilirler.
En az 2 çiftlik gruplar halinde bakılmaları önerilir. Lepistes, ay moli gibi diğer barışçıl canlı doğuranlarla ve neon balığı, rasbora, labirentliler ve bazı cüce çiklitler gibi küçük sakin balıklarla birlikte yaşayabilirler.
Akvaryumlarının cryptocoryne wendtii, vallisneria spiralis, anubias barteri, vesicularia dubyana ve sagittaria gibi dayanıklı türlerle bitkilendirilmesi önerilir. Salvinia, lemna minor (su mercimeği) ve pistia gibi su üstünde yüzen bitkiler yavru platilerin saklanmaları ve beslenmeleri için çok yararlı olurlar.
Üreme:
Doğurmak üzere olan dişiler iyi bitkilendirilmiş küçük bir akvaryuma ayırılarak yavruların çoğu kurtarılabilir. Yetişkin balıklar genellikle kendi yavrularını yemezler. Dişiler her seferinde 10-50 arasında yavru balığı canlı olarak dünyaya getirirler. Yavru balıklar toz yemler ve artemia larvalarıyla beslenebilirler. Cinsel olgunluğa 3-4 ayda ulaşırlar. Çok kalabalık olmayan karma akvaryumlarda da doğan yavruların bir kısmı kendilerini kurtarıp erişkinliğe



Lepistes, Gupi ya da Gökkuşağı balığı olarak da bilinir, Poeciliidae familyasından canlı doğurabilen akvaryumlarda yetiştirilen tatlı su balığı.

Anayurdu Güney Amerika olan lepistes günümüzde dünyanın hemen hemen her yerinde bulunur. Hatta sivrisinek larvalarını yok etmek amacıyla kanal ve göletlere bırakılmış olan vahşi türleri ile sıkça karşılaşılır. Erkekleri renkli, dişileri ise sade olurlar. Düzgün beslendiği takdirde çok kolay bir biçimde ürerler.

Zaman içinde bu tür çok farklı isimler almıştır. Türkiye'de yaygın olarak kullanılan Lepistes ismi ilk bilimsel isimin farklılaşmış şekli olup dünyada artık kullanılmamaktadır.





SinonimLebistes reticulatus, Acanthocephalus guppii


HabitatOrta Amerika'dan Brezilya'ya


BoyErkekler 3cm, dişiler 6cm.


Akvaryum suyupH 5.5 - 8.5, GH 10°-30° , 24°-28°C



En küçük akv.En az 40cm ve 20 litre

Yüzme seviyesiÜst - Orta

BakımıYeni başlayanlar için de uygun




Görünüş:
İnce uzun balıklardır. Erkekler daha küçük ve renklidirler. Doğadaki basit örneklerinden seçici üretim yöntemleriyle çok çeşitli renklere ve kuyruk biçimlerine sahip gösterişli ırklar üretilmiştir. Dişiler genelde renksizdirler; daha çok grinin açıklı koyulu tonlarını taşırlar.
Cinsiyet ayrımı:

Erkekler daha küçük ve renklidirler. Dişilerde anal yüzgeç üçgen biçimindeyken erkeklerde gonopod adı verilen ince uzun üreme organına dönüşmüştür.
Beslenme:

Kaliteli kuru yemler.
Gerekli akvaryum şartları ve bakımı:

Çok çeşitli su şartlarına uyum sağlayabilen oldukça dayanıklı balıklardır. Yanlız düzenli su değişimleri ihmal edilmemelidir. Örneğin: 2 haftada bir %15-20 oranında eski akvaryum suyu dipten çekilerek yerine en az 2 gün dinlenmiş musluk suyu. Musluk suyundaki kloru ve ağır :-):-):-):-)lleri nötralize etmek için dinlenmiş suya iyi bir su hazırlayıcı (örn. BioPlast AquaClean) eklemek yararlı olacaktır.
Lepistes, bir grup balığıdır; en az 6'lık gruplar halinde gruplar halinde bakılmaları önerilir. Bir erkeğe iki dişi düşebilir. Dişi sayısının erkeklerden fazla olması sürekli erkekler tarafından kovalanan dişilere ara sıra dinlenme şansı verecektir.
Lepistesler, plati, neon balığı, rasbora gibi diğer küçük sakin balıklarla bir arada tutulabilirler. Akvaryum yeterince büyükse ramirezi, kakadu ve agassizi gibi cüce çiklitlerle de beraber beslenebilirler.
Bol bitkili akvaryumlardan hoşlanırlar. Akvaryumculuğa yeni başlayanlar için de önerilebilecek bazı bitki türleri: Cryptocoryne wendtii, vallisneria spiralis, anubia barteri, vesicularia dubyana. Salvinia, lemna minor (su mercimeği) ve pistia gibi su üstünde yüzen bitkiler yavru lepisteslerin saklanmaları ve beslenmeleri için çok yararlı olurlar.
Üreme: Çok kolaydır. Kullanılacak akvaryum en az 20 litrelik olmalıdır. Dişiler ortalama ayda bir, 10-40 arasında yavru balığı canlı olarak dünyaya getirirler. Daha çok genç dişiler kendi yavrularını yeme eğilimindedirler. Toz yem de yiyen yavrular, yumurtadan yeni çıkmış artemia larvalarıyla beslenebilirlerse çok daha hızlı gelişirler. Dişiler üç ayda, erkekler daha da çabuk cinsel olgunluğa ulaşabilirler.
Stresli bir ortam, örneğin akvaryumda rahatsız edici kuyruk yiyen balıkların bulunması, lepisteslerin sağlığını olduğu kadar dişilerinin düzenli yavrulayabilmelerini de olumsuz yönde etkiler.

20 Şubat 2008 Çarşamba

tavuk ve civciv resimleri

tavuk.jpg

18 Şubat 2008 Pazartesi

Aslan - Buffalo Avı (video)











alıntı

17 Şubat 2008 Pazar

kangal ve pitbul resimleri